Merhaba;
Çağlardan beri kendimizi içinde bulunduğumuz topluma ait hissettik. İnsanlık tarihinin vazgeçilmez bir olgusu olan milliyetçilik, ortak tarihsel ve kültürel yapılar altında toplumları birbirine bağlamış ayrıca gelişmiş medeniyet kurma arzularını diri tutmuş, geleceğe açılan kapı olan nesillerimizi bu doğrultuda yetiştirmemizi sağlamıştır. Her ne kadar yüzyıllar içerisinde bu bağlılık duygusu etnik köken, ırk ve faşizm kelimeleri ile aynı cümleler içinde geçse de Milliyetçilik tanımını bu kavramlarla asla karıştırmamak gerekir.
Bugünlerde sıkça duyduğumuz ırkçılık ise tahmin ettiğiniz gibi Avrupa devletlerinin ortaya çıkarmış olduğu emperyal yapının yansımasıdır. Özellikle 18. Yüzyıl ve 19. Yüzyıl Avrupa’sında Rasyonalizm denilen kültürün yapı taşı olarak gözükmektedir. Kendilerini efendi (özellikle beyaz ırk), kendilerinden olmayanı ise üstün olmayan ırklardan oluşan olarak tanımlayıp, dünya demagojik yapısını şekillendirmeyi amaçlamışlardır. Kendi içlerinde bile Katolik-Ortodoks ayrımları yaparak had safhada ırkçılık örnekleri ortaya koymuşlardır.
Emperyalist faaliyetlerini meşru kılmak için yapamayacakları şey yoktur.
İskoçyalı hukuk adamı James Lorimer de 19. Yüzyıl’ın önemli olaylarını ırkçı ideoloji çerçevesinde ele almış ve bunlardan Avrupa halklarının ve kültürünün diğer halklardan ve medeniyetlerden üstünlüğü genel sonucuna ulaşmıştır. Irk kavramında belirli ortak fiziksel ve genetik özellikler, dil, kültür birliği, inanç birliği gibi tanımlar ortaya çıkar. Bu söylemler size tanıdık geliyor mu? Son günlerde Türk siyasi yapısında peydah olan ve kendini milliyetçi olarak tanımlayan fakat söyledikleri ve yaptıkları bu tanıma uymayan şahsiyetlerin varlığı son derece üzücüdür. İster istemez akıllara hangi siyasi yapılar tarafından kullanılıyorlar ve kimlere hizmet ediyorlar? Soruları gelmektedir Özellikle son yüzyılda Avrupa siyasetinde öne çıkan milliyetçi akım adı altında aşırı sağcı partilerin rağbet gördüğünü unutmamak gerekir. Soğuk savaş artıkları politikacılarda etkin olan ırkçı söylemler ile özellikle Avrupa Birliği üye ülkelerinde görülen bu akım son günlerde tehlikeli boyutlara ulaşmaktadır. Akıllarda Nazizm hortluyor mu? soru ister istemez oluşacaktır.
Fransa’da Le Penn, Hollanda’da Wilders, Avusturya’da Kurz, İtalya’da Meloni gibi aşırı sağcı söylemlere sahip parti liderleri artık Avrupa’yı şekillendiriyorlar.
Türk toplum yapısına baktığımız vakit karşımıza Töre çıkıyor. Bin yıllardır emperyalist yapıya karşı duran Türk siyasi yapısında, ister göçebe ister yerleşik düzen olsun Adalet, Hak, Doğruluk, ön plana çıkıyor. İslamiyet öncesinde bile Türk toplumunda milliyetçilik hiçbir vakit ırkçılık veya etnikçilik ile karıştırılmamıştır. Konu adalet olunca kalkan kılıçlar, hiçbir vakit karşısındakini küçük görmek, sömürmek, üstünlük sağlamak için indirilmemiştir.
Türklerin bu konuda sevgi odaklı oldukları, her konuya duygusal baktıkları söylenebilir. Nitekim çoğu Müslüman toplumlarda Allah korkusu, cehennem korkusu gibi korku üzerine bağlılık bulunurken, Türk inanç yapısında Allah sevgisi, Peygamber (S.A.V) sevgisi, insan sevgisi, ibadet aşkı temaları ortaya çıkar. Hal böyle olunca karşımıza Mevlana Hz., Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli, Ahi Evran ve ismini zikredemediğimiz bir sürü maneviyat ortaya çıkıyor.
Haydi, buyurun şimdi ırkçılıktan konuşun. Türk töresinde kendisine sığınan kim olursa olsun baş üstüne taç edilmiş, kendi rızası ile ayrılana kadar ya da şartlar uygun olana kadar sığınan kişi teslim edilmemiştir. Hal böyleyken, Siyasi söylemlere dikkat edilmesi zaruri olup bir ülkenin yapısına, ekonomisine,huzuruna etki eden her söylem, eylem ve hatta düşünce tehlike arz etmektedir. Yakın tarihte kafatasçı olarak tabir ettiğimiz bazı milliyetçi görünen Avrupa özentili şahsiyetler tabiî ki olmuştur.
Kafatası ölçen kişilerin resimleri arşivlerde vardır. Bunlar Türk siyasi tarihine siyah harflerle gömülmüş olup elbette ki bir toplumun genelini bağlamaz. Kaldı ki bu toplum, cihana adalet ile hükmetmiş, tebaasını ne din ne ırk ne siyasi ne morfolojik ne de kültürel olarak ayırt etmemiş Türk toplumu ise. O kadar yabancı kalıyor ki Türk toplumunun yapısına bu kelime anlatamam. Düşünsenize sokakta üşümüş, aç ve korunmasız bir çocuk gördünüz, ne yapardınız? Onun milletini mi sorardınız yoksa ihtiyacı olup olmadığını mı? Sizleri sadece vicdanınız ile baş başa bırakıyorum. Kainatın Efendisi Hz. Muhammed (S.A.V)’in o mübarek sözleriyle…
“Allah indinde en şerefliniz takvâca en ileri olanınızdır. Arabın Arap olmayan (acem) üzerine bir üstünlüğü yoktur. Arap olmayanın da Arap üzerine bir üstünlüğü yoktur. Siyah derili olanın beyaz derili üzerine bir üstünlüğü yoktur, beyazın da siyah derili üzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük sadece takvâ iledir.”(Cem’u’l-Fevâid, 1/510, hadis no: 3632)
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.
This piece was both insightful and engaging. Id love to dive deeper into this topic with you all. Click on my nickname for more content!