1. Bölüm
Ahlat’ın siyasi tarihi ve talihsizliği…
Ahlat, günümüzde Van gölünün kuzey batı kıyısında bulunan tarihi, siyasi ve kültürel öneme sahip kadim şehirlerimizden biridir. Yüzyıllar boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, bu medeniyetler arasında el değiştirmiş ama yüzyıllar boyunca güzelliğini ve kültürel zenginliğini korumuştur. Ahlat adının tanımı her dönemde farklılık gösterse de rivayetlere göre, dönemin hükümdarı Lat, Müslüman olan kızının kollarında can vermiş ve bir ağıt şeklinde Ah…lat, Ah….lat diye günümüze kadar Ahlat olarak anılmış.
Tabi bir rivayetten öteye geçememiş olan Ahlat ismi, sahih kaynaklara göre farklı şekilde günümüze gelmiştir. Ahlat şehrine Urartu medeniyetinde “Halads” adını vermişlerdir. Bizans Ermeni ve İslam kaynaklarında sırayla; Hiat (Haliat), Helat ve Hılat şeklinde geçer. Ahlat kelimesi Arapça bir kelime olup “karışım, karışık” anlamına gelir, Türk kaynaklarında bu şekilde geçer. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Van Gölü ve çevresinde yapılan kazı çalışmalarının neticesinde, elde edilen bulgular yerleşik hayata geçişin M.Ö 5500 – 6000 yıllarına kadar ulaşmakta olduğunu, bu tarihten beri zengin tarım faaliyetlerinin olduğu tespit etmiştir. Tilkitepe Höyüğünde yapılan çalışmalarda M.Ö 3000 yılından beri yoğun bir iskan yani şehirleşme çabaları olduğu görülmektedir.
Tarih boyunca Anadolu medeniyetleri, Mısır medeniyetleri ve Irak medeniyetlerin elinde tutmaya çalıştığı bir şehir olarak karşımıza çıkıyor kadim sehir Ahlat. Sırasıyla, ilk yerleşimciler olarak tespit edilen Mittaniler ile başlayan siyasi ve kültürel yapılanma Hititler ile devam etmiş ve sonucunda Urartuların Van Gölü havzasında hakimiyet kurmasıyla yükseliş göstermiştir. Bu vakitten sonra İslam kültürüne ev sahipliği yapana değin sırasıyla, Urartu, Asur, Iskit, Med, Pers, Roma, Part, Sasani ve Bizanslıların hakimiyetinde yüzyıllarca savaş meydanı olarak boy göstermiştir. En hareketli dönemlerini Roma ve Bizans hakimiyetinde geçiren Ahlat, İslam fetihlerinden önce Belazuri gibi kaynaklarda dört İrminiyye (Ermeniye) bölgesine ayrıldığı aktarılmaktadır.
İbn Hurdâzbih de aynı şekilde bölgelere ayırıp, Şimşat, Kalikalâ, Erciş ve Bâcüneys bölgelerinden bahsetmektedir. Muhammed b. Ahmed el-Mukaddesi ise Ahlat’ı, Azerbaycan ve Ermeni bölgesi içinde tanımlamakta, bu bölgeye bolluk ve bereket bölgesi anlamına gelen Rehab adını vermektedir. Ayrıca bereketli güzel, iklimi meyveleri ve üzümleri bol olan bir yer olarak anlatmaktadır.
Âsâru’l Bilâd adlı eserde de Ahlat halkının, Müslüman ve Hristiyanlardan oluştuğunu, Acemce, Ermenice ve Türkçe konuşulduğunu öğrenmekteyiz. Bunun yanı sıra Osman Turan hocamız da Ahlat da Selçuklulardan önce, Arapça Farsça ve Ermenice konuşulduğunu, Ahlatşahlar Devleti zamanında ise Türkçe konuşulduğunu iletmektedir. İbn Havkal ise zamanında Ahlat ve çevresinin Malazgirt, Neşva, Bargiri, Vestan gibi şehirlerden daha iyi imar edildiğini belirtmiş ve halkının zenginlik içinde, mal mülk sahibi olduğunu ve ticaretin üst seviyede ve büyük çarşıların olduğunu aktarmıştır. Ayrıca Ahlat halkının huysuz ve yabancı düşmanı olduğunu da belirtmeden geçmemiştir. Devam edecek…
Araştırmacı Müslim Soysal
Kaynak: Ortaçağda Ahlat’ta Türk Medeniyeti
Emel Tekin
Prof. Dr. Ömer Soner Hunkan
Trakya Üni. Sosyal bilimler enstitüsü tarih anabilim dalı
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.