DOLAR 34,4877 0.07%
EURO 36,4199 0.16%
ALTIN 2.956,910,75
BITCOIN 33585603,24%
İstanbul
17°

HAFİF YAĞMUR

17:49

AKŞAM'A KALAN SÜRE

Eyüphan Usta

Eyüphan Usta

12 Eylül 2023 Salı

KARA SİYASET

KARA SİYASET
3

BEĞENDİM

ABONE OL

Türkiye’de siyasal partileri günümüz dünyasının siyasal kriterlerine göre değerlendirirken, genellikle çok fazla zorlanmayız. AKP, MHP, DYP, ANAP, ve diğerleri, Türkiye toplumunun ve bu ülkenin tarihinin getirdiği özellikleri de içeren, ama çok partili rejimin uzun yıllardır yürürlükte olduğu başka toplumlardaki insanlara tarif etmekte çok zorlanılmayacak partilerdir. Benzerleri, üç aşağı beş yukarı o ülkelerde de bulunur. Adı geçen partilerin kendilerini tanımlamak için kullandıkları sıfatların önemli bir kısmı, o partilerin yöneticilerinin ve parti üyelerinin çoğunluğunun gerçekten inandığı, benimsediği ve siyasal davranışlarına yansıyan değerlerdir. Muhafazakârlık, liberallik, milliyetçilik, hür teşebbüsçülük, hürriyetçilik, merkeziyetçilik, çokkültürcülük gibi farklı ilkelerin siyasal söylemlerinde ve davranışlarında izleri açık biçimde yer alır.  

Buna karşılık günümüz siyasal yaşamında son derece önemli bir rol oynayan bir siyasal partiyi, çok partili yaşam geleneği olan başka bir ülke yurttaşına tarif etmekte zorlanırız. Hadi başkasına tarif etmeyi bir kenara bırakalım, kendimize tarif etmek hiç kolay değildir. Bu parti kendini sosyaldemokrat olarak tanımlar. Sosyalist Enternasyonal üyesidir. Türkiye’de siyasal dağılımı sağdan sola bir yelpaze biçiminde çizecek olsanız, eliniz ister istemez bu partiyi yelpazenin sol tarafına koyar. CHP, programına bakarsanız, yöneticilerini dinlerseniz, parti üyelerine sorarsanız, Türkiye’nin tarihi ve özgün sol partisidir. Günümüz evrensel siyasal etiketlerine göre, sosyaldemokrat bir parti olduğu iddia edilir.  

İşte bu iddia, CHP konusunda kuş mudur, deve mi? sorusunu gündeme getirir. Türkiye’yi bilmeyen, tek parti yönetimi tecrübesi olmamış bir kişiye CHP’yi anlatmak kolay değildir. Özellikle benimsediği sıfatlarla günümüz CHP’sinin aldığı tavırlar, işlediği temalar, karşı çıktığı girişimler arasındaki bağın kurulabilmesi için sizin uzun bir tarihsel geri dönüş yapmanız gerekir. Bu arada günümüz CHP’si gözden kaybolur ve kendinizi otoriter Türkiye Cumhuriyeti tarihini anlatırken bulursunuz.  

CHP’Yİ ANLADIĞIMIZA GÖRE ŞİMDİ GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE CUHMURİYET HALK PARTİSİNE BAKALIM.

14 Mayıs 1950 Seçimleri ve CHP’de Bunalım

ÖZET
14 Mayıs 1950 tarihinde ilk defa olarak tek dereceli, gizli oy ve açık tasnif sisteminin
uygulandığı seçimler sonucunda siyasal iktidar el değiştirmiştir. İktidarı kaybeden CHP, baştan
beri tek parti iktidarını kullanmıştır. Kadrolarının alışık olduğu iktidarı kaybeden bir siyasal
partide, bunalım ve çalkantıların yaşanması doğal sayılmalıdır. Bu çalışmada, CHP’nin yaşadığı
bunalımı göz önüne serebilmek amacıyla seçimlerin öncesinden başlayarak olaylar
gözlemlenerek seçim sonuçlarının etkilerinin saptanması yoluna gidilmiştir. CHP’nin seçim
yenilgisi ile girdiği ifade edilen bunalım dönemi, DP’nin iktidarda olduğu yıllar boyunca devam
etmiştir. Bu bunalım, hizip çatışmaları, sürekli toplanan ve sonuçlanmayan kurultaylar, örgüt ve
program olarak yeni duruma uyum saplayamayan bir parti görüntüsünde kendisini açığa
vurmuştur.
Anahtar Kelimeler: CHP, Cumhuriyet Halk Partisi, seçimler, parti içi demokrasi

Seçim Öncesi Sorunlar

Seçim sürecinin başlaması parti içinde bir dizi sorunu da ortaya çıkardı. Öncelikle
seçimlerin yönetiminde partinin hangi organının görev alacağı sorunu ve dolayısıyla
aday listesinin belirlenmesinde etkinlik kurmak isteyen hizipler arası çekişme önemli
bir huzursuzluktu. Ayrıca Partinin mevcut milletvekillerinden çoğu teşkilat yoklamasını
geçememe endişesi içinde merkezin kontenjanında yer bulabilme çabasındaydı. Çünkü
CHP VII. kurultayda, adayları belirleme konusunda %70’lik bir oranı il teşkilatına
bırakmıştı. Bütün bu sorunların üstüne, İnönü’nün tartışılmaz ağırlığı ve Faik Ahmet
Barutçu’nun deyişiyle “diktatörce” yönetimi, Parti Divanı (PD) ve Genel İdare Kurulu
(GİK) üzerinde sıkıntı yaratmaktaydı. Örneğin İnönü, Genel Sekreter Yardımcısı
Cevat Dursunoğlu’nu yoklama sonucu girdiği aday listesinden baskıyla istifa ettirdi.2
Oylamalarını gizli yapması gereken PD, İnönü’nün denetiminden geçen listeyi açık
oyla “soğuk bir hava içinde” kabul etti. Barutçu’nun anlattığına göre, seçim akşamı
köşkte yapılan toplantıda, İnönü “diktatörce davranışından” pişman olmuş
görünüyordu ve Dursunoğlu’nun gönlünü almak için gayret içindeydi.
İnönü aday listesine müdahalesinin gerekliliğini açıklarken, Parti Ucu
Kurulu’nda şöyle konuştu: “Bu listenin manevi sorumluluğu benim üzerimdedir.”
Aday başvuruları 8 Nisan 1950 akşamı sona erdiğinde, Ankara’daki aday
adaylarının partilere dağılımı, seçimin öncesindeki durumunu göstermesi bakımından
anlamlıdır. CHP’den aday olmak isteyenler 50 civarında iken, DP aday adaylarının
sayısı 65 olmuştu.3
Teşkilat yoklamaları, PD’nın Şubat ayı içinde yaptığı toplantıda belirlediği
yöntemler4 çerçevesinde bütün illerde 9 Nisan günü yapıldı. Yoklama kurullarının
oluşumu şu şekildeydi: İl idare kurulu üyeleri, il yedek üyeleri, ilçelerin idare kurulu
üyeleri, bucak başkanları, her ilçeden kura ile belirlenecek beş ocak temsilcisi, o ilin
Kurultay delegeleri, partili kuruluşlar, belediye daimi komisyonu üyeleri, partili belediye
başkanları.
5 Yoklama kurulu, bölge müfettişleri veya Genel Merkez tarafından
görevlendirilen bir temsilci başkanlığında görev yaptı. Şubat ayı içinde bu yönde

hazırlık niteliğindeki PD kararıyla neredeyse her İl’e bir müfettiş düşecek şekilde
müfettişliklerin sayısı 54’e çıkarıldı ve bunlara harcırah, araba ve tahsisat sağlandı.
Aday listelerinin oluşturulmasında ilk adım olan teşkilat yoklamasında toplam
487 milletvekilliği için 312 adayı yerel örgütler belirledi. PD 16-17 Nisan 1950 günleri
yoğun ve tartışmalı toplantılarla kendisine bırakılan %30’u belirledi. Örgütlerden
yoklama sonuçları ile birlikte PD’na öneriler de gönderildi. Bu öneriler iki yönlü idi.
Bazı isimlerin Genel Merkez kontenjanından listeye alınması, bazılarının ise hiç bir
şekilde listeye girmemesi isteniyordu. Genel Başkanvekili Hilmi Uran daha sonra
yazdığı anılarında, PD’nın bu isteklere kayıtsız kalmadığını belirtiyordu. Bütün bu “çok
titiz” çalışmaların, gerek örgüt gerekse merkezin “mükemmeliyet arayışının eseri”
olduğunu söylüyordu.6
CHP GİK, %30’luk Genel Merkez kontenjanından gösterilecek adayları
belirlemek için 11 Nisanda toplandı. GİK’nun oluşturduğu listeler PD tarafından
onaylanarak kesinlik kazandı.7

Aday listesi 22 Nisan 1950’de Seçim Kurulu’na
verilinceye kadar sır gibi saklandı ve kimlerin girebildiği ancak fısıltılarla duyulabildi.
Listenin durumu ortaya çıktıkça kendisine yer bulamayan milletvekilleri partiden
istifaya yöneliyorlardı. Esat Uras (Malatya), Hamdi Dayı (Muş), Abdulkadir Kalav
(Mardin) bunlardandı. Yine de mevcut 393 milletvekilinin 224’ü yeniden aday
gösterildi. CHP’de Genel Başkan İnönü ve Başbakan Günaltay iki yerden aday
gösterildiler.8
CHP aday listelerinin belirlenmesinde, özellikle muhalif basın tarafından aynı
zamanda parti içinde bir tasfiye uygulamasına girişildiği ileri sürüldü. Bu yorumun
yapılmasında, milletvekillerinin %40’ının aday listesine girememiş olması etken oldu.
Bu milletvekillerinin bir bölümünün İnönü’nün muhalifi olduğu, bir bölümünün de
DP’ye geçmeye çalıştıkları söylentisi yaygındı.
9 Seçim havasına girildiği zamandan beri,
dizi halinde yaşanan istifalar bu söylentileri doğrular niteliktedir. Ferit Ecer’in (Niğde),
Ali Fuat Cebesoy’un DP listesine girmeleri gibi. Seyhan milletvekili Sinan
Tekelioğlu’nun Partiden istifası ve yalanlansa bile Refet Bele’nin istifası söylentisinin
dolaşması CHP içinde daha seçimler öncesinde yaprak dökümü görüntüsü yarattı.
10 Bu görünüm, seçimden sonraki yaygın bir eğilimin de habercisi olacaktı.
Seçim Kampanyası
Hükümet tarafından, seçimlerin 14 Mayıs’ta yenileceğinin ilan edildiği 1 Mart 1950’den
beri bütün siyasal etkinlikler seçimlerin gölgesini üzerinde taşıyordu. Aynı gün iki yeni
kanun kabul edildi. Tekke ve Zaviyeleri kapatan kanununda değişiklik yapıldı ve
“Hazinece Özel Teşebbüslere Kefalet Edilmesi Ve Döviz Taahhüdünde Bulunulması”
hakkında kanun meclisten geçti. 14-22 Mart 1950 tarihleri arasında TBMM, Toprak
Reformu Kanunu’nu ele aldı ve uygulanamaz hale getirecek şekilde toprak sahipleri

lehine değiştirdi.11 İnönü, CHP genel başkanı sıfatıyla ilk seçim konuşmasını 23 Mart’ta
Polatlı’da yaptı. Böylece partisi adına seçim kampanyasını resmen başlatmış oldu.
CHP’nin seçim çalışmaları arasında; Genel Başkan ve diğer parti liderlerinin gezi
ve radyo konuşmaları, teşkilat yoklamaları nedeniyle siyasal gündemin bütün teşkilat
kademelerine kadar indirilmesi, yayınlanan seçim beyannamesi ve özellikle Ulus
gazetesinin yayınlarında yürütülen propaganda sayılabilir. Bunların dışında alttan alta
yürütülen başka bir kampanya daha vardı. Hükümetin isteği ile çıkartılan yukarıda
örneklerini verdiğimiz kanunlar gibi, çok partili yapıya geçilmesinden beri gözlenen,
özellikle Altıok’un devrimcilik ve laiklik ilkelerinde gevşeme işaretleri “alttan yürütülen
kampanya”nın su yüzüne yansımalarıydı. Bu gevşeme, bazı durumlarda dini siyasal
çıkarlar için kullanma noktasına ulaştırıldı. Ankara merkezli Ticanî Tarikatı ve şeyhi
Kemal Pilavoğlu ile kurulan ilişki bu noktadaydı. Özellikle köylere giden CHP
temsilcilerinin “DP’nin Hüviyeti veya Köyde Muhakeme” adlı kitabı dağıtmaları
bunun diğer bir örneğidir. Ankara’da CHP’lilere ait Ulus Matbaasında basılan12 bu
kitapta, İnönü’nün vatandaşlar arasında düşmanlığı engellemekle Allah yolunda
çalıştığı ifade edilmektedir. DP ise, menfaat için bir araya toplanmış ve düşmanlık
yaratmaktadır.
Zafer gazetesi 11 Nisan 1950 günkü sayısında Ticanilerin ve Pilavoğlu’nun
CHP’ye kayıt olduklarını haber verdi.13 Gazete bu konuyu seçimden bir buçuk ay
sonra tekrar açtı. Gazetenin iddiasına göre, Pilavoğlu ve müritleri 10 Nisan 1950 günü
Ankara il başkanlığı binasında üye kayıtlarını yaptırmışlar, köylerde toplantılar
düzenleyip CHP propagandasına katılmışlar ve partiye üye yazmışlardı. Hatta cevapsız
kalmış sorular da ortaya atılmıştı. “Genel Başkan rey toplamak için Pilavoğlu’nu
yemeğe alıkoymuş mudur? Rıfat Pilavoğlu, sırf adı kullanılmak için aday yapılmamış
mıdır?”14 Pilavoğlu’nun avukatı olan Yılmaz Akpınar’ın CHP Balıkesir milletvekili
Muzaffer Akpınar’ın oğlu olduğu vurgulandı.
15 Muzaffer Akpınar bu dönem yeniden
Genel Merkez kontenjanından CHP Balıkesir adayı oldu. Avukat Yılmaz Akpınar’ın
başka parti yetkilileri ile birlikte parti toplantıları yapmak üzere yurt gezilerine de
katıldığı16 düşünülünce, Pilavoğlu’nun vekilliğini üstlenmesinin Parti’de olumsuz yankı
yaratmadığı kanısı ileri sürülebilir.
Yakup Kadri de, anılarında CHP’nin dini siyasette bir araç olarak kullandığına
tanıklık eder.17 Zafer gazetesi Ticanilerin CHP propagandası yaptıklarını yazarken;
Ulus bu haberleri görmezden gelip sadece devam eden Ticani davası hakkında bilgiler verdi.

GÜNÜMÜZDE CHP

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,

partisinin grup toplantısının ardından İstanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Kulübü öğrencileriyle bir araya geldi. Kılıçdaroğlu, öğrencilerle sohbetinde, Türkiye’nin IŞİD saldırısı altındaki Kobani’ye peşmerge güçlerinin geçişlerine izin vermesi ve ABD’nin ‘YPG’nin terör örgütü olarak görülmediği’ yolundaki açıklamasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 

YPG TERÖR ÖRGÜTÜ DEĞİLDİR’ 

“Bizim için YPG terör örgütü değildir. Şimdi bir kere terör örgütü olarak sivillere genç, yaşlı, kadın, erkek demeden öldüren örgütlenmelere biz ‘terör örgütü’ diyoruz. PKK bu bağlamda terör örgütüydü, çünkü genç, yaşlı, kadın, erkek demeden katletti. Ancak YPG’nin şu ana kadar Türkiye’ye veya kendi halkına yönelik böyle bir uygulaması olmadı. Olursa tabii ona  da karşı çıkarız. YPG kendi vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşumdur. 

İşte İBB’de kadrolaşan PKK’lılar 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne “PKK kadrosundan” yerleştirilen yeni isimler ortaya çıktı. Ekrem İmamoğlu döneminde belediyeye alınan PKK’lılardan bazılarının, örgütün gençlik yapılanmasında faaliyet yürüttüğü ortaya çıktı. Bir kişinin ise örgütün dağ kadrosuna eleman aktardığı gerekçesiyle gözaltına alındığı öğrenildi. 

İSPER İstanbul Personel Yönetim A.Ş.’de çalışan Melikşah Kaya’nın, PKK’nın gençlik yapılanmasında faaliyet yürüttüğü ve örgütsel faaliyetlerden dolayı 2 defa gözaltına alındığı öğrenildi. 

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.