Zamanın gör dediği. İslam İşbirliği Teşkilatı.

Günlerdir, haftalardır konuşuyoruz, yazıyoruz, çiziyoruz, izliyoruz ve kahroluyoruz. Ne söz kaldı söylenecek ne de feryat edecek bir nefes. Zemheri kışın karanlığına gömülü vicdanların elinde harap olmuş bir umut, bir çığlık. Yüzlerde çamur, ellerde kan, yüreklerde kirlenmiş vicdan… İzleyebildiklerimizi ve görebildiklerimizi paylaşıp rahatlıyoruz ve insanlık görevimizi yerine getiriyoruz değil mi? Yoksa…!
Beytülmakdis…
Yıllar önce, tarihler 21 Ağustos 1969’u gösterdiğinde sapkınlık kendini Müslüman coğrafyasında bir kez daha göstermişti. Bir cami yakmanın Mesih’in gelişini hızlandıracağını iddia eden Avustralyalı fanatik yahudi Michael Dennis Rohan, ilk kıblemiz Beytülmakdis’i (Mukaddes Ev) yani Mescid-i Aksa’yı yakmaya çalışmıştı. Çıkan büyük yangında birçok tarihi eser yandı. Bunlar arasında en bilineni Selahaddin Eyyubi'nin fethin nişanesi olarak Kudüs'e getirttiği tarihi ‘ahşap minber’dir. Bu olay üzerine ümmet ayağa kalkmış birçok gösteriler olmuştu. Hatta dönemin İsrail Başbakanı Golda Meir unutamadığımız şu açıklamayı yapmıştı: “O gece sabaha kadar uyuyamadım. Zannediyordum ki Müslümanlar dört bir taraftan İsrail'e gelecekler. Lakin sabah oldu ve korkulan olmadı. İşte o zaman idrak ettim ki biz dilediğimizi yapabiliriz. Zira bu ümmet uyuyan bir ümmettir.” Bundan daha iyi bir tanımlama olamazdı şu içinde bulunduğumuz durumumuza. Bu olay benim düşünceme göre bir yönlendirme ve nabız yoklama olayı olup bilinçli eller tarafından yapılmış bir eylemdi. Sonra neler mi oldu?
Sinsi plan…
Aslında büyük bir hiç lakin ufak da olsa bir umut doğmuştu İslam dünyasında. Sinsice bizden görünüp, günlerce haftalarca camiye gelip, sözde ibadet ederken eteklerindeki yanıcı ve yakıcı maddeleri kuytu köşeye saklayarak amacına ulaşan bu müptezel bir şeylerin de fitilini ateşlemişti. Hemen ardından uluslararası camia tarafından tepkiler büyümüştü. BM Uluslararası Güvenlik Konseyi toplandı. 1969 yılı 271 sayılı kararda İsrail kınanarak, Kudüs’ün konumunu değiştirme girişimleri de dâhil olmak üzere aldığı tüm tedbirleri iptal etmeye çağrılmıştır. Kararda Güvenlik Konseyi “İsrail’in işgalci askerleri tarafından 21 Ağustos 1969 günü Mescid-i Aksa'da çıkarılan yangının verdiği büyük zarardan dolayı üzüntü duymakta ve bu zarar neticesinde insanlık kültürünün maruz kaldığı kaybın boyutunu idrak etmektedir” açıklaması yapıldı. Arap devletleri ve Müslümanlar arasında son derece kızgınlığa neden olmuş olan bu olaydan sonra ülkelerin liderleri 25 Eylül 1969 günü toplanarak daha sonra İslam İşbirliği Örgütü olarak isimlendirilecek olan İslam Konferansı Örgütü'nü kurmaya karar vermişlerdir. İsrail Arapların ve Müslümanların duyduğu kızgınlığın, İsrail başbakanının da dediği gibi, kendisinin varlık tehdidine dönüşmesini beklemiş, ancak tepkiler; yapılan mitingler, kınama açıklamaları ve İslam konferansı örgütünün oluşturulmasından başka etki ortaya çıkmamıştır. Ve yıllarca İsrail kontrolsüz bir kamyon gibi bölgeyi yerle bir etmesinin önü açılmıştır. Dediğimiz gibi eski adıyla İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) yeni adıyla İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), Mescid-i Aksa'nın kundaklanması üzerine İslam ülkeleri tarafından 25 Ağustos 1969 tarihinde kuruldu. 57 ülkeden oluşan bu birliğin son günlerde daha çok konuşulmasının nedeni tabi ki çaresizliği, işlevsizliği, amaçsızlığı hatta ve hatta şuursuzluğudur benim kanımca. Kişileri kahramanlaştırarak ortaya bir şey konamayacağı kanaatindeyim. He ne kadar İslam coğrafyasında halklar nezdinde bir kahraman varsa da şu anda O bile bu işin tek başına çözülemeyeceğinin gayet farkındadır. En son yaptığı konuşmalarda bunu korkusuzca ortaya koyan Recep Tayyip Erdoğan hem Birleşmiş milletlerin hem de İslam İşbirliği Örgütü’nün varlıklarının sorgulanmasını sağlamıştır. Her ne kadar Türkiye oyun kurucu olsa da Türk birliği ile birlikte bu olaylar çözülmelidir. Günümüzde yaşadığımız olaylar geçmişte de olduğu üzere teolojik ve ideolojik olaylar olarak görülebilir. Her bir münferit olay Güneybatı Asya( batılıların deyimiyle Orta Doğu) coğrafyasında İsrail’in yerini sağlamlaştırma, enerji yollarını ve sahalarını ele geçirmek veya en azından söz sahibi olmak için yapılmış çalışmalardır. Bundandır ki halklara demokrasi götürme çabaları. Bunu bozan tek ülke Türkiye oldu. Son yıllarda uyguladığı politikalarla teker teker kapıları tutanları saf dışı ederek, hem İslam coğrafyasında hem Türk coğrafyasında hem de Afrika’da söz sahibi olarak oyun kurucu olmuştur. Buna rağmen sorulacak soru şu olmalıdır.
57 Ülke, bir hiç…
Afganistan, Arnavutluk, Azerbaycan, Bahreyn, Bangladeş, Benin, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Brunei Darüsselam, BurkinaFaso, Cezayir, Cibuti, Çad, Endonezya, Fas, Fildişi Sahili, Filistin, Gabon, Gambiya, Gine, Gine Bissau, Guyana, Irak, İran, Kamerun, Katar, Kazakistan, Kırgızistan, Komorlar, Kuveyt, Libya, Lübnan, Maldivler, Malezya, Mali, Mısır, Moritanya, Mozambik, Nijer, Nijerya, Özbekistan, Pakistan, Senegal, Sierra Leone, Somali, Sudan, Surinam, Suriye, Suudi Arabistan, Tacikistan, Togo, Tunus, Türkiye, Türkmenistan, Uganda, Umman, Ürdün, Yemen. Dört kıtaya yayılmış 57 üye ülke neden bugün Filistin konusunda başarılı olamıyor. İslam İşbirliği Teşkilatının dört daimi komitesinden biri olan, ticaret, turizm, ulaştırma, tarım ve kırsal kalkınma, mali işbirliği, yoksulluğun azaltılması ve özel sektörle işbirliği alanlarında faaliyet gibi çalışmalar mı sadece ortaya konan amaç bu mu? Kuruluş amacını neden yürütemiyor? Türkiye Cezayir ve Katar dışında hiç ses duydunuz mu? Aralarında mezhep çatışmaları dışında neler yapıyorlar? İran 10 milyar dolar aldıktan sonra neden sustu? Kınamak bu ümmeti kurtaracak mı? Bu sorular biliyorum ki sizler tarafından da soruluyor. Lakin bir cevap var. Bu ülkelere baktığınız zaman, liderlerine baktığınız zaman ya bir kukla görürsünüz ya da birbirini çekemeyen hanedan mensupları. Oturdukları tahtları insanlıklarını ve ahretlerini yakmış olan bir sürü lider müsveddesi. Hiç biri ayakları yere sağlam basan ve geleceğine umutla bakan Türk evlatları gibi olamayacaktır. Türkiye bu oyunu gördü ve oyun bizim istediğimiz gibi oynanacak.
Araştırmacı Müslim Soysal