Zamanın gör dediği. Pandemi süreci.

Zamanın gör dediği… Pandemi süreci…
Pcr testinizi yaptırdınız mı? Hes kodunu unuttunuz mu? Ya maskeleri nereye kaldırdınız? Hele hele el dezenfeksiyonlarınız bitti mi? Ya aşı? Sakin olun yeni bir pandemi kapıda değil. Sadece çok yakın bir zamanda yaşadığımız ve modern(!) insanlık tarihine ilkel harfler ile kazınan coronavirüs pandemisini hatırlatmak istedim. Malum, yaşanan epidemi ve pandemilerin, dünya genelinde verdiği ekonomik, sosyolojik ve psikolojik sıkıntılara sebep olduğu, üretim, işgücü ve verimlilikte düşüşlerin gerçekleştiği, ekonomik alt yapı sorunlarının giderilmesi gerektiği gözler önüne serilmiştir. Bu cihette hafıza sorunlu bir coğrafyada olduğumuz için sıkça hatırlamak ve hatırlatmakta fayda görüyorum.
Bildiğimiz üzere DSÖ dediğimiz Dünya Sağlık Örgütü, takvimler 2019 yılının Aralık ayının sonunu gösterdiğinde, Çin’in Hubei eyaletinin Vuhan şehrinde, şu anda bile gerçekçi bir açıklama ile kafalardaki soru işaretlerinin giderilmediği nedenlerle, zatürre vakaları bildirmiş ve 5 Ocak 2020 tarihinde ise, daha önce insanlarda tespit edilmemiş yeni bir coronavirüs tanımlanmıştır. Asıl adı 2019-nCoV olan hastalık, tüm dünyada Kovid 19 namıyla korkuyla bahsedilecekti. Ülkemizde, ilk vakanın görüldüğü 11 Mart 2020 tarihinde, DSÖ tüm dünyada domino etkisi yaratacak pandemi ilanını vermişti. O vaka da 17 Mart’ta kurtarılamayarak virüse yenik düşmüştü. O saatten sonra 15 milyon vaka ve 97.000 kişinin canına mal olarak, komplo teorisyenlerini de haklı çıkartarak sessizce ayrıldı aramızdan kovid denilen katil. Tabi imdi birçok varyantı dillendirilse de etkisiz etkisiz dolaşmakta dünya üzerinde.
Epidemi, pandemi…
“Epidemi, bir coğrafyada meydana gelen ve nüfusun yüksek bir oranını etkileyen salgın hastalıktır. Pandemi ise bir kıta veya dünya yüzeyinde çok geniş bir alana yayılan, etkisini büyük ölçüde hissettiren salgın hastalıktır. Pandemi, dünya çapında veya oldukça geniş bir alanda yayılma özelliği gösteren ve çok sayıda insanı etkileyen salgın hastalıklar için kullanılan bir terimdir. Epidemi bir bölgede, bir toplumda görülen salgın hastalık iken; pandeminin yayılma alanı çok daha geniştir.”(Porta 2008)
Emperyal pandemi…
Salgınla geçen 2 yılda dünyadaki birçok ülkedeki gibi Türkiye'de de virüsün yayılmasını önleyebilmek için uçuşların durdurulması, sokağa çıkma kısıtlaması, uzaktan eğitime geçilmesi, kafe ve restoran gibi yerlerin geçici süreyle kapatılması, kamuya açık etkinliklerin iptal edilmesi gibi çeşitli önlemler devreye alındı. Sağlıktan sosyal hayata, ekonomiden eğitime kadar hayatın her alanında büyük değişiklikler yaşandı. Ailelerin yaşam tarzları değişti. Gözümüzün önünde dezenformasyon ve dejenerasyon yaşandı. Günümüzde etkisi çok fazla hissedilen ekonomik baskı oluşturan bu süreçte üretimin durmasını engellemek için çok uğraşıldı. Tarih boyunca yaşanan salgın hastalıklar göz önünde bulundurulduğunda yaşanan bu gelişmelerin sebepleri arkasında genellikle insanların doğanın işleyişine zarar vermesi, temiz su kaynaklarının azalması ve yerleşim şekillerinin değişmesi gösterilmektedir. Fakat bu pandeminin çıkış noktası ve nedeni hala daha soru işaretleri ile doludur. Ekranlarda ve sosyal medyada ortaya çıkan görüntülerde yıllar öncesinden planlandığı ortaya atılan bu pandeminin ülkemiz ekonomisine baskısı çok büyük oldu.
Avrupa, tarihte pek çok salgın hastalıkla yüzleşmiş ve bu salgınların sonucunda pek çok değişiklikler yaşamıştır. Orta Çağda Roma İmparatorluğunun çöküşünün de yine salgın hastalıkların yaptığı tahribat dolayısıyla olduğu söylenmektedir” (Lewis, 1998: 63)
Veba salgının artış göstermesinde, iklim değişiklikleri ve doğanın tahribatının da etkisinin olmasının yanında en çok etkili olan durumlardan bir tanesi de insan hareketlilikleri olmuştur. Göçler vebanın Avrupa ve Asya’da yayılmasına olanak sağladı. Temizliğe önem verilmeyen tarihlerde salgının Avrupa’da yarattığı yıkım çok büyük olmuştur.
1347 vebası olarak bilinen salgının Avrupa’daki yıkıcı etkisi 18. yüzyıla kadar devam eden bir ekonomik durgunluğa yol açmıştır. 60 milyonluk nüfus kaybı, yaklaşık 200 yıl boyunca devam eden bir durgunluk ortamı oluşturmuştur. İnsan ve mal ticaretine gelen kısıtlamaların ardından tüccarların pazar arayışları sonraki dönemlerde emperyalizm olarak adlandırılmıştır (Özden ve Özmat, 2014: 84).
Süreç…
Günümüzde yaşadığımız pandemide, Türkiye'de ilk sokağa çıkma kısıtlaması 10-12 Nisan 2020'de önce 30 büyükşehir ve akciğer rahatsızlıklarının sık görüldüğü Zonguldak'ta uygulandı. Ülke çapında sokağa çıkma kısıtlamaları, 2020'de ve 2021'de vaka sayılarının zirve yaptığı dönemlerde tekrarlandı. Hatırladınız değil mi? Sağlık bakanımızın televizyonlarda yaptığı açıklamaları? Salgın süresince en fazla kaybın yaşandığı gün, 394 kişinin hayatını kaybettiği 30 Nisan 2021 oldu. 29 Nisan ile 17 Mayıs 2021 arasında kesintisiz sokağa çıkma yasağı ile tam kapanma uygulandı. 1 Temmuz 2021'den itibaren normal hayata dönüşü sağlayacak yeni döneme geçti. Bu çerçevede belli saat ve günlerde uygulanan sokağa çıkma kısıtlamaları kaldırıldı, kafe ve restoranlar yeniden hizmet vermeye başladı. 6 Eylül 2021'de tüm kademelerde haftada 5 gün ve yüz yüze eğitime geri döndü. Devlet, COVID-19 salgınının olumsuz etkilerini en aza indirmek amacıyla bu süreçlerde esnaf ve olumsuz etkilenen vatandaşlara yönelik birçok sosyal destek programını devreye aldı. Ve gelelim aşı olayına. 14 Ocak 2021'de sağlık çalışanlarıyla başlayarak 65 yaş üstüyle devam eden aşılama programına hızla yeni yaş ve meslek grupları eklendi. 2 Nisan'dan itibaren BioNTech aşılarının da uygulanmasına başlandı. Pandemi mücadelesinde COVID-19 aşısı üreten 9 ülkeden biri Türkiye idi. TÜSEB ve Erciyes Üniversitesince geliştirilen COVID-19 aşısı TURKOVAC, 22 Aralık 2021'de acil kullanım onayını aldı. Bu süreç zarfında Türkiye hem içeride hem de dünya kamuoyunda üstün performans göstererek, büyük saygınlık kazandı.
Anadolu ajansının haberine göre, “Kovid-19 Tedavisinin Ekonomik Yükü" araştırmasında, hastalığı orta şiddette geçiren bir hastanın ortalama maliyeti 8 bin 791,1 TL, hastalığı şiddetli geçiren bir hastanın ortalama maliyeti 13 bin 405,9 TL olarak hesaplandı. Bu sadece sağlık sektörünün maliyetidir. Korona virüs (Covid-19) salgını, önce Uzak-Doğu ekonomilerine, peşinden Amerika, Avrupa ve tüm dünyaya hızla yayıldı. Mart ayının sonlarına doğru Dünya nüfusunun yaklaşık %25’ini risk altına sokan Covid-19, küresel ekonomide başta turizm olmak üzere, sanayi, hizmetler sektörlerinde üretimin, iç ticaret ve dış ticaretin hızla gerilemesine neden oldu (Hale vd. 2020). Tüketici ve üretici güven endeksleri büyük düşüşler yaşadı. Hükümetlerin bütçe gelirleri düştü, harcamaları arttı. İşsizlik yükseldi. Finansal koşullardaki sıkılaşma, hane halklarının gelir kaybı ve firmaların nakit akışındaki bozulma, talepte de belirgin bir zayıflamaya yol açmaktadır. Salgının yayılmasına karşı uygulanan sosyal yalıtım tedbirleri hizmetler sektörü faaliyetlerini büyük oranda azaltmıştır. Salgının doğurduğu finansal sorunlar, işsizlik, talep azalması, üretim güçlükleri ve belirsizlik dünyadaki hemen her ekonomide az veya çok olumsuz etkiler doğurmuş, bir kriz sürecine girilmiştir. Bütün bunlara rağmen devletimiz işten çıkarmaları engelleyerek ve üreticiye destekler vererek sosyal devlet yükümlülüğünü yerine getirmekten geri durmadı. Covıd-19 Pandemisinin sadece insan sağlığına yönelik bir tehdit oluşturmadı. Başta ekonomi olmak üzere toplumsal ve bireysel alanlarda tüm dünyayı kapsayan birçok etkisi oldu. Salgın döneminde IMF’in dünya ekonomik görünüm raporuna göre küresel ölçekte ekonomilerin daralacağı öngörülmüştü (IMF, 2020). Dünya Çalışma Örgütü (ILO)’ne göre ise küresel boyutta 5-25 milyon arasında insan işini kaybedecekti. (ILO, 2020) ve UNESCO’ya göre de tüm dünyada 1,5 milyar öğrenci geleneksel yüz yüze okul eğitiminden mahrum kalacaktı. (UNESCO, 2020) Salgın Türkiye’de açıklandığı 11 Mart 2020’den itibaren ekonomik faaliyetler üzerinde birçok olumsuz etki oluştururken, özel sektörün finansal kaynaklara ulaşımı üzerinde de baskı yaratmıştır. Devlet kurumları tarafından alınan tedbirler, özel sektörün finansal kaynaklara ulaşmasını kolaylaştırmıştır. TCMB tarafından uygulanan kapsamlı likidite politikaları ve gerçekleştirilen faiz indirimleri, salgının mali koşullara olumsuz tesirlerini azaltarak, borçlanma maliyetini düşürmüştür. Demek ki yüksek faiz üretimin düşmanı imiş bir kez daha kanıtlandı.
Bütün bilimsel çalışmalar, ekonomik gelişmeler, sosyolojik ve psikolojik değişimler bir yana, Türkiye’nin uluslararası arenada itibarının arttığı bir dönem yaşadık. Kudretli ve ne yaptığını bilen bir iktidar sayesinde gelişmiş(!) ve medeni(!) Avrupa’ya insanlık dersi verdi. Basit korunma materyallerinin iletilmesinde bile çaresiz kalan ve basiretsizlik yaşayan devletlere elini uzatarak büyük bir devlet olduğunu kanıtladı. Afrika gibi sağlık materyallerine ulaşımı çok zor olan bölgelere yetişerek, ne kadar güçlü olduğunu ve bölgenin hamisi olduğunu kanıtladı.
Plan nedir bilinmez. Ama görünen, pandemi sürecinde yaşananlar dünyanın hâkimi olmak isteyen ve insanlara yön vermek isteyen küresel güçlerin ekmeğine yağ sürdüğü gerçeğidir. Sadece sorulması gereken soru “kim kazandı?” veya “kimin işine yaradı?”. Bilinen gerçek ise pandemi ile değişen yaşam alışkanlıkları asla eskisi gibi olmayacak.
Bin aydan daha hayırlı olan ve yolumuzu aydınlatan mübarek Ramazan-ı Şerif ayımız mübarek olsun. Rabbim kudretinden faydalanmamızı nasip etsin.
Araştırmacı Müslim Soysal